AK PARTİ Bartın Millet Vekili Adayları

#

Çar, 13 Nis 2011 09:32:52

 

BARTIN
1 YILMAZ TUNÇ 01.02.1971 AVUKAT
2 SEYFETTİN KALAY 10.08.1968 UZMAN DOKTOR BAŞHEKİM

 

2228 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


Bartın'a Demiryolu

#

Çar, 13 Nis 2011 09:29:34

Alınan bilgiye göre, Çakar ve Çiloğlu, ziyarette, hazırladıkları dosyada Zonguldak ve Karabük arasında DMU tipi dizel trenin konularak sürenin 1,5 saate indirilmesi, Bartın-Zonguldak-Ereğli-Adapazarı/Arifiye hattının çalışma aşamasındaki son durumu, Zonguldak-Karabük-Ankara hattına hızlı tren konulması ve Filyos Vadisi Projesi kapsamında yapılması düşünülen lojistik merkezinin bölgeye kurulması çalışmalarının başlatılması taleplerinin yer aldığını söyledi. Dosyanın kendisine sunulduğu Karaman, bölgeden gelen talepleri görünce çok mutlu olduğunu, yapılan ve yapılacak projeleri takip ederek sonuç almak açısından dosyanın daha faydalı olacağını belirtti. DMU tipi trenlerin TCDD tarafından üretildiğini ve en erken 1 yıl sonra bunları imal ederek bölgeye gönderebileceklerini anlatan Karaman, şunları kaydetti: "2023 yılında tamamlanması planlanan Adapazarı-Bartın hattında çalışmalar ve ilk bölüm ihalesi yapıldı. Ankara-Karabük-Zonguldak arası hızlı tren için proje hazırlanması gerekir. Filyos'un lojistik merkezi yapılmasını önemsiyor ve düşünüyoruz."Çakar ve Çiloğlu, Karaman'dan, bölgede 1960'lı yıllardan kalma makine ve vagonların kullanılmasından dolayı yeni dizel trenin başka tarafa kaydırılmamasını istedi

.

3483 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


SEPTUM DEVİASYONU

#

Paz, 21 Kas 2010 14:19:55

SEPTUM DEVİASYONU

Septum Deviasyonu(SD) Nedir : SD burun boşluğunu ikiye ayıran ve kemik ile kıkırdaktan oluşan bölmenin bir tarafa ya da bazen her iki tarafa doğru eğilmesidir.

Neden Oluşur : SD, buruna gelen darbeler, düşme veya yüz kemiklerinin gelişmesi sırasında kemiklerin biribiriyle orantısız büyümesi sonucu oluşur.

Hangi Şikayetleri Oluşturur: SD'nin en fazla oluşturduğu şikayet burun tıkanıklığıdır. Burun tıkanıklığı geceleri daha fazla hissedilebilir. Aynı zamanda horlama, çabuk yorulma, baş ağrısı, geniz akıntısı, öksürük gibi şikayetlerde hastayı rahatsız edebilir.

Ne Sakıncaları Vardır : SD yaptığı burun tıkanıklığı sonucu hastanın rahat nefes almasını engeller. Ayrıca özellikle geceleri ağızdan nefes alma nedeni ile solunum havasının nemi ve ısısı ayarlanamaz ve farenjitin ortaya çıkışını kolaylaştırır. Sinüslerin normal çalışmasını engelleyerek sinüzite, oluşturduğu geniz akıntısı ile de larenjit ve bronşite yol açabilir. Özellikle ileri yaşlarda oksijen alınmasını azalttığı için akciğer ve kalp hastalıklarının oluşmasına veya mevcut hastalığın iyileşmesinin zorlaşmasına neden olabilir.

Nasıl Tedavi Edilir : Burun içi bölme çoğu kimsede düz olmadığı için hastaya rahatsızlık vermeyen hafif derecedeki deviasyonların tedavisi gerekmez. Ancak problem oluşturan deviasyonlar tedavi edilmelidir ve bunun da tek yolu ameliyattır.

Ameliyat Nasıl Yapılır : SD ameliyatında kemik ve kıkırdaktaki eğri kısımların düzeltilmesi işlemi yapılır. Düzeltilemeyecek kadar eğri kısımlar dışarı çıkartılır. Bazen dışarı çıkarılan kıkırdakların bir kısmı düzeltilerek yerine konur. Ameliyat hem lokal anestezi hem de genel anestezi ile yapılabilir. Ameliyattan sonra burun içine tampon konur. Burun içinden çalışıldığı için dışarıda herhangi bir ameliyat izi olmaz. Bu ameliyat son zamanlarda endoskopik yöntem (görüntülü yöntem) ile de yapılmasına rağmen sadece septum deviasyonu olan hastalarda mutlaka gerekli değildir.

Ameliyat Hasta İçin Zor mudur : SD ameliyatı, ameliyat tekniğindeki son grelişmeler ile kolay bir ameliyat olarak kabul edilir. Ancak yine de bir ameliyat olduğu unutulmamalıdır. Hem lokal hemde genel anestezi bazı riskler taşımaktadır. Ancak bu da son derece azalmış bir risktir. Ameliyat süresi değişmekle birlikte yaklaşık 1 saat olarak kabul edilir. Ameliyat sonunda hastanın burnuna tampon konur ve bu tamponlar yaklaşık 48 saat yerinde bırakılır. Tamponlar baş ağrısı ve uyuma zorluğu yapabilir. Tamponlar çıktıktan sonra hasta normal hayatına devam eder.

Ameliyatta Ne Gibi Sorunlar Çıkabilir : SD ameliyatı komplikasyon oranı son derece düşük bir ameliyattır. Nadiren burun içindeki bölmede hasta için herhangi bir sakınca yaratmayan delik oluşabilir. Burun bölmesinden aşırı miktarda kemik ve kıkırdak çıkartılırsa burun sırtında bir çökme oluşabilir.

2296 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


İŞİTME CİHAZI

#

Paz, 21 Kas 2010 14:20:10

İŞİTME CİHAZI

İşitme Cihazı Nedir: İşitme cihazları dışarıdan gelen seslerin şiddetini yükselterek kulağın duyabileceği seviyeye getiren elektronik aletlerdir.

Hangi Durumlarda Kullanılırlar: Hastada mevcut işitme kaybının ilaç ya da ameliyatla düzelme ihtimalinin olmadığı veya düzelme ihtimali olsa bile özellikle ameliyatların riskli bulunması durumunda işitme cihazı kullanılır. Genellikle iç kulakla ilgili (sensörinöral) işitme kayıplarında kullanılır ancak bazen orta kulak problemlerinde de kullanılırlar. İşitmenin tamamen kaybolduğu durumlarda işitme cihazı fayda vermez.

Nasıl Çalışırlar: İşitme cihazının başlıca 3 parçası bulunmaktadır.

1-Mikrofon: Ses enerjisini elektriksel sinyale çeviren kısımdır.

2-Amplifikatör: Mikrofonon oluşturduğu elektriksel sinyalin şiddetini arttıran kısımdır.

3-Hoparlör: Şiddeti yükseltile elektriksel sinyali ses enerjisine dönüştürür.

Kaç Tür İşitme Cihazı Vardır: İşitme cihazları genel olarak analog ve digital olmak üzere 2'ye ayrılırlar. Digital cihazlar teknolojik olarak daha avantajlıdırlar. İşitme cihazları takılan bölgeye göre de kulak arkası, kulak içi, kanal içi, gözlük tipi, cep tipi gibi kategorilere ayrılırlar. Kulak arkasındaki kemik içine bir ameliyatla yerleştirilerek kullanılan işitme cihazları da vardır.

İşitme Cihazı Nasıl Seçilir:

Hangi tür işitme cihazına karar verirken belirli kriterler göz önünde tutulur. İşitme kaybının derecesi, işitme kaybının hangi frekanslarda olduğu, konuşmayı anlama derecesi, kulaktaki hastalığın ne olduğu ve hastanın tercihi önemlidir.

Hangi Kulağa Takmak Gerekir: Sadece bir kulağın hasta olduğu durumlarda zaten o kulağa işitme cihazı takılması gerekir. Ancak 2 kulak birden hasta ise cihazın hangi kulağa takılacağına duyulan sesi anlama yüzdesine bakarak karar verilir. Ancak tek yönlü iştmenin arttırılması sesin yönünün ayırtedilmesi açısından zararı olabilir. O nedenle her iki kulağ cihaz takılması daha faydalıdır.

Kulağı Tembelleştirir mi?: İşitme cihazlarının kulağı tembelleştirmesi ya da mevcut hastalığın ilerlemesine sebep olması gibi bir durum yoktur.

Cihaza Alışmak İçin Ne yapacağım?:İşitme cihazına alışma yaşa, işitme kaybının derecesine, süresine ve işitme cihazını kabullenme isteğine bağlı olarak kişiden kişiye değişir. Cihaza alışma pratik, sabır ve zaman ister, fakat sonuç sevindiricidir. Bu alışma süresinde hasta rahatsız olursa cihazı çıkarıp 1-2 saat ara vermelidir. Her gün bir gün evvelden biraz daha fazla süreyle cihaz kullanılması önerilir. İşitme cihazına tam olarak alışmak için 1-1,5 ay yeterlidir. Unutulmaması gereken işitme cihazı sadece konuşmayı değil, çevredeki tüm sesleri hastaya duyuracaktır. Zaman içinde unutulmuş olan bu sesler ilk günlerde hastayı rahatsız edebilir. Alışma sürecinde genel olarak şunlara dikkat edilebilir:

1-3. Günler:

- İşitme cihazı ilk bir hafta sadece evde kullanılmalı
- Cihaz takıp rahat duyulabilecek şekilde ayarlanmalı
- Evde dolaşıp, değişik sesler dinlenmeli (Gazete hışırtısı, hapşırma, öksürme saat, telefon zili gibi)
- Kişi kendini sinirli veya yorgun hissederse cihazı kapatıp ara vermeli. Bir müddet sonra cihaz tekrar takılmalı.
- Kişi yüksek sesle gazete veya kitap okuyup kendi sesini kontrol etmeli
- Sadece TEK KİŞİ ile konuşup, konuşanın yüzüne bakarak ve sonra da bakmadan konuşulanı anlamaya çalışılmalı. (başlangıçta konuşan kişinin yüzüne bakmak anlamayı kolaylaştırır.)

4-7. Günler:

- Evde günlük işler yaparken cihaz takılıp, değişik sesler dinlenmeli (kapı çarpması, su kaynaması, çamaşır makinesi, elektrikli süpürge gibi) ve bu seslere alışılmaya çalışılmalı
- Hasta duyduğu sesin kaynağını bulmaya çalışmalı (trafik sesi mi?, süpürge sesi mi?)
- Hastaya TV de haberleri izlemesi önerilir.

7.Günden Sonra:

- Hasta işitme cihazını günde en az 5 saat takabilir.
- 3-4 kişilik konuşma gruplarında cihazını kullanmaya başlayabilir.
- Hastadan ayırt etmekte zorlandığı kelimelerin listesi istenir (örneğin Hastane-Postane, Taş-Yaş, Kuş-Koş gibi). Hastadan bu listeyi bir yakınına okutması (ilk önce dudaklara bakarak daha sonra gözlerini kapatarak) ve tekrar etmesi istenir.
- Artık dışarı çıkıp tabiattaki sesleri dinlemelidir.
- Hasta konuşmalar sırasında anlamadığı bir şey olursa, sözü tekrarlatmayı isteyebilir.
- İkinci haftada artık cihazı tiyatro, sinema, bale gibi kalabalık ortamlarda kullanabilir.
- Hasta kalabalık ortamlarda mümkün olduğunca bir kişiyle konuşmaya çalışmalıdır
- Artık hasta cihazını daimi takabilir.

2425 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


SES TELİ BAKIMI

#

Paz, 04 Eki 2009 23:36:04

? Sigara içiyorsanız bırakınız.
? Alkol ve kafein gibi vücudu susuz bırakan faktörlerden uzak durunuz.
? Pasif sigara içicisi olmaktan kurtulunuz.
? Bol miktarda su içiniz. Sağlıklı bir ses için günde en az 8 bardak su içmelisiniz.
? Evinizi nemlendiriniz.
? Baharat, acı, asitli gıda ve içecekler ile alkolden uzak durunuz.
? Sesinizi çok uzun süre ve çok şiddetli kullanmaktan uzak durunuz.
? Sesinizi kullanırken nefesinizi ayarlamayı öğreniniz. Unutmayın ki, doğal ve güzel bir ses için ses tellerinin titreşmesinin yanısıra güçlü ve doğru bir solunum desteği gerekir.
? Profesyonel ses eğitimi alınız.
? Boğaz temizlemealışkanlığınız varsa bırakınız. Çünkü bu hareket ses tellerinin birbirine şiddetle çarpmasına ve tahriş olmalarına yol açar.
? Stres sesin zorlu kullanımına neden olarak ses tellerinde hasarlara neden olabilir.Düzenli egzersizler yaparak vücudunuzdaki ve gırtlağınızdaki gerilim azaltınız.
? Allerji ve soğuk algınlığında alınan antihistaminikler ses tellerinde kurumaya neden olurlar. Bu gibi ilaçları kullanırken beraberinde bol su ve sıvı gıdalar alınmalıdır.
? Mentollü veya anestezik boğaz pastillerini kullanmayınız.
? Telefon görüşmelerinden kaçınınız. Mümkün olduğunca az ve öz konuşunuz. İyice düşünerek, ne söyleyeceğinize karar verip öyle konuşmaya başlayınız. Konuşmaya başlarken nefes almayı unutmayınız.
? Sesinizde rahatsızlık hissediyorsanız, sesinizi dinlendiriniz,konuşmak ve şarkı söylemekten kaçınınız.
? Ses kısıklığı 2 haftadan uzun sürüyorsa bu ciddi bir ses hastalığının habercisi olabilir. Mutlaka bir KBB Hastalıkları Uzmanına müracaat ediniz.

9714 defa izlendi | Toplam 1 Yorum , Yorum yazın


KULAK TÜPÜ

#

Paz, 04 Eki 2009 23:34:10

Orta kulak havalanma problemlerinde, sık orta kulak iltihaplanmalarında östaki borusunu by-pass etmek için ?orta kulak havalandırma tüpü?, ?ventilasyon tüpü? veya ?gromed? denilen tüpleri kullanıyoruz. Toplumda çok fazla kafa karışıklığı mevcut olduğu için yapılan son araştırma sonuçlarını sizlerle paylaşmak istedik:

*Yuvaya başlayan her 100 çocuktan 7?sine kulak tüpü takılıyor.

*Tüp takılması
     Orta kulak sıvısının kalış süresini %70 azaltıyor
     Orta kulak enfeksiyonlarını % 70 azaltıyor
     İşitmeyi artırıyor
     Çoğunlukla bir kere uygulanıyor
     Güvenli

*Tüp takılan çocukların 3?te 2?si tek tüp takılması ile iyileşiyorlar. 3?te 1?i tüp çıktıktan sonra bir veya daha fazla tüp takılmasına ihtiyaç gösteriyorlar.

*Okula gitmeyen çocuklara verilen toplam antibiyotiğin yarısı kulak enfeksiyonu için veriliyor.

*Antibiyotikler orta kulak enfeksiyonunu geçmesinin en önemli etkeni değildirler. Çoğu birkaç günde kendiliğinden iyileşir. Antibiyotiklerin esas faydası komplikasyonların önlenmesi içindir.

*Normal bir insanın cildinde, ağız, burun ve sindirim sisteminde yerleşmiş 100.000 milyar bakteri mevcuttur. Çocuğunuz antibiyotik aldığında sadece orta kulak enfeksiyonuna yol açan bakteriler değil bütün bu diğer bakteriler de etkilenmektedir.

*İlk 24 saatte orta kulak enfeksiyonu için verilen antibiyotiğin ağrı ve ateş için faydası yoktur ki bu dönem en ağrılı dönemdir. Ağrı kesiciler -ibuprofen muhteva edenler gibi- ağrıyı azaltırlar. Çocuğunuza antibiyotiği hemen başlamak onların okula veya yuvaya daha erken dönecekleri manasına gelmez.

*Orta kulak sıvı birikiminde antibiyotikler rutin olarak kullanılmamalıdır. Bazı araştırmalar antibiyotikler ile sıvının daha fazla iyileştirdiğini gösterse de bu fark çok azdır ve iyileşme ancak birkaç haftalığına oluyor.

*Son yıllarda pnömokok aşıları yapılmaktadır. Aşılı çocuklarda %7 daha az orta kulak enfeksiyonu görülmekte, tüp ihtiyacı % 20 azalmaktadır.

*Orta kulak sıvısı bazı çocuklarda ciddi denge bozukluğuna yol açmaktadır, özellikle tek kulakta olduğunda. Yaralanmalara yol açan düşmeler görülmekte, tüp takılınca denge hemen sağlanmaktadır.

*Tüp takıldıktan sonra görülen problemlerin sıklığı
     Akıntılı enfeksiyon % 17
     Tüp tıkanması % 6.9
     Tüpün çıkartılmasına gerek kalmayan granuloma (nedbe dokusu) % 4.2
     Tüpün çıkartılmasına sebep olacak granuloma % 1.8
     Tüpün erken düşmesi % 3.9

*Tüp takılan çocukların kulaklarını sudan korumalarına gerek yoktur, rahatlıkla banyo yapıp, havuza ve denize girebilirler. Aksine sudan korumak tüp ağızlarının kuru kulak akıntısı ile tıkanmasını artırmaktadır. Tüpün yüzey gerginliği suyun orta kulağa geçmesine engeldir.

*Kulak tüpü olup da kulakları akan çocuklarda antibiyotik kullanımına, antibiyotik kullanımı için başka sebep yoksa, genellikle gerek yoktur. Soğuk algınlığı ilaçları ile takip etmek yeterlidir.

*Tüp takıldıktan sonra kulaktan akıntı gelmesi:
     Tüp yerinde iken her hangi bir şekilde akıntı görülmesi % 26.2
     Operasyondan hemen sonra akıntı olması % 16.0
     Tekrarlayan akıntılar % 7.4
     Uzun süren ve dirençli akıntılar % 3.8

*Antihistaminikler ve dekonjestanlar orta kulak sıvısının tedavisinde işe yaramamaktadırlar. Bu sebeple yan etkisi olan bu ilaçları çocuklarınızda gereksiz yere kullanmayınız.

*Geniz eti, östaki borusunu tıkayarak değil, mikrop tutarak orta kulak iltihaplanmasına yol açmaktadır.

*Tüp takılırken ?geniz eti? de alınmalı mı? 36 aylıktan küçük çocuklarda orta kulak sıvısına sık iltihaplanma yol açtığı için sadece tüp takmak yeterli olmaktadır, tabii geniz etinin kendine ait başka alınma sebebi yoksa. 36 aylıktan büyük çocuklarda ise tüple beraber geniz etinin alınmasının nüksleri azalttığı gösterilmiştir.

KAYNAK:

DR.İRFAN

3452 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


KBB DE YANLIŞ BİLİNENLER

#

Paz, 04 Eki 2009 23:29:45

KULAK

Kulak temizleme zararlıdır ve alışkanlık yapar!
Bazı kişilerde kulak akıntısı birikir ve dönem dönem temizlenmesi gerekir.  Pamuklu çöpler ile kulak temizlemeye çalışmak zararlıdır.  Kulak temizletmek alışkanlık yapmaz.

Baş dönmesi olunca hemen beyin cerrahisine veya nörolojiye gidilmelidir!
Baş dönmesi ve dengesizlik hissi birbirine karıştırılan hislerdir.  Etrafın veya kişinin dönmesi şeklinde tarif edebileceğimiz baş dönmesinde ilk başvurulacak branş kulak burun boğaz hastalıklarıdır.

Kulak tüpü takılan çocukların kulaklarına su kaçmamalıdır.
Ventilasyon tüplerinin yüzey basıncı suyun tüp içerisinden orta kulağa geçmesine izin vermez, bu sebeple tüp takılan kişilerin banyo yaparken, havuza, denize girerken kulaklarını sudan korumalarına gerek yoktur, hatta sudan koruyanlarda bazen dış kulak salgısının zamanla kuruyup tüpü tıkama tehlikesi vardır.

BURUN

Burun kanaması olan hasta hemen yatırılmalı, ensesine soğuk su uygulanmalıdır!
Genelde burun kanamalarında hasta yatırılır ve burun içerisine pamuk sokulur.  Bunun yerine hastanın burun içerisi soğuk su ile temizlenmeli ve hasta oturtularak burun kanatları sıkılmalıdır.  Yüze ve burun etrafına buz tatbik edilmeli ve en kısa zamanda bir kulak burun boğaz uzmanına başvurulmalıdır.

GENEL

Üst solunum yolu enfeksiyonlarında hemen antibiyotik başlanmalıdır!
Üst solunum yolu enfeksiyonları en sık karşılaşılan ve en fazla yanlış, gereksiz antibiyotik kullanılan rahatsızlıklardır.  Üst solunum yolları enfeksiyonlarının büyük kısmı antibiyotiklerin etki etmediği virüsler tarafından oluşturulur.  Virüs tarafından oluşturulan enfeksiyon şüphe veya tespit edilen hastalarda antibiyotik vermek fayda yerine zarar verir, çünkü antibiyotikler normalde üst solunum yolumuzda - bir yerde koruyucu olarak bulunan - bakterileri öldürür ve virüslerin daha rahat üremesine yol açar, üstelik mantar enfeksiyonlarının oluşmasına da yol açabilir.

Enfeksiyon sebebei bakteri ise yine erken antibiyotik başlamak gereksizdir.  Mikrobu yok eden vücudumuzun doğal savunmasıdır, antibiyotikler sadece yardımcıdır.  Bunu bir örnekle açıklamak daha anlaşılır olacaktır.  Doğal savunmayı bir orduya, antibiyotikleri de silaha benzetelim.  Şayet ordu görevini yapmıyorsa silah bir işe yaramaz.  Doğal savunmanın mikrobu tanıması gerekmektedir, erken antibiyotik başlanması savunmanın mikrobu yeterince tanımasını engelleyebilir, bu da antibiyotik bitince kalan az miktardaki hastalık yapan mikropların , vücut onları tam olarak tanımadığı için,  yeniden üremelerine yol açar.  İşte antibiyotik biter bitmez enfeksiyonun yenilemesinin sebeplerinden birisi budur.

Ateş çok tehlikelidir ve hemen hızlı bir şekilde düşürülmelidir, antibiyotik acilen başlanmalıdır!
Ateş, vücudun reaksiyon olarak ortaya çıkardığı bir durumdur ve bir savunma mekanizmasıdır.  Yüksek ateşte vücut mikropları daha kolay durdurmakta ve öldürmektedir.  Yüksek ateşte mikropların üremeleri yavaşlar.  Bu bilgiler, ateşin bizim düşmanımız değil dostumuz olduğunu gösterir.  Ateşimiz çıkınca vücudumuzun mikropla savaştığını anlayıp sevinmeliyiz aslında.  Hemen antibiyotik vermek yukarıda da belirttiğimiz gibi zaten gereksizdir, ateş için ise tamamen gereksizdir.  Diyelim ki enfeksiyon yapan mikrop bakteri ve antibotik seçimi doğru, yine antibiyotiğin kana karışıp mikrop sayısını ateşi düşürecek kadar azaltması ortalama 48 saat alacaktır.  Antibiyotikler ateş düşürücü ilaçlar değillerdir, ancak doğru kullanılırlarsa dolaylı olarak ateş düşürürler, dolayısı ile gece yarısı ateş çıkınca panik olarak antibiyotik vermek bilimsel değildir.

2331 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


İNSAN SİĞİL VİRÜSÜ

#

Çar, 16 Nis 2008 14:49:24

HPV

HUMAN PAPİLLOMA VİRUS

İNSAN SİĞİL VİRUSU

                                              

HPV Cinsel yolla bulaşan en yaygın enfeksiyonlardan biridir.

Bunlardan bazıları elde ve ayaklarda, bazıları soluk yolunda, bazıları da cinsel bölgede ortaya çıkan genital siğillere ya da başka bir adıyla kondiloma (Kondiloma aküminatum)  yol açarlar. Bazı türleri ise kadınlarda Serviksde (rahim ağzında), vajen (döl yolu) ve vulvada (döl yolu girişi) ileride kansere dönüşebilecek değişimlere neden olabilirler.

HPV'nin yaklaşık 20 farklı türü genital enfeksiyona neden olmaktadır. Çoğu virüs hastalığında olduğu gibi HPV de bir kez vücuda girdiğinde hücreler içinde yerleşir ve zaman zaman alevlenmelere yol açar. Bu yüzden HPV enfeksiyonu kesin tedavisi olmayan bir hastalık olarak kabul edilir. 

Tüm dünyada cinsel yönden aktif kadınların % 50 sinden fazlası yaşamları sırasında HPV ile infekte olurlar. 

Bulaşma yolları:

HPV esas olarak cinsel ilişki yoluyla bulaşır;

  • el-genital,

  • oral-genital temas yoluyla,

  • doğum sırasında anneden bebeğe bulaş da mümkündür.

HPV Hastalık Tablosu:

HPV enfeksiyonu asemptomatik (belirtisiz)  veya subklinik (Klinik olarak belirti vermeyen) şekilde yıllarca insan vücudunda değişikliklere yol açar.

Çok sayıda farklı tipleri olan (6, 11, 16, 18, 31, 33, 35,  ? ) HPV insanda farklı hastalık tablolarına neden olmaktadır. 

HPV ile ilişkilendirilen Hastalıklar:

1- Serviks Kanseri ve CIN (Cervikal Intraepitelyal neoplaplazi) HPV Tip 16 ve 18 

             

      Normal Serviks                                       Serviks Kanseri

2- Ano-genital premalign lezyonlar:

VIN (Vaginal Intraepitelyal neoplazi)

         VAIN (Vulvar Intraepitelyal neoplazi)

AIN (Anal Intraepitelyal neoplazi)

3- Ano-genital yolun diğer Kanserleri

         Vulva

         Vagina

         Anüs

         Penis

4- Genital Siğiller HPV Tip 6 ve 11

5- Recurrent Respiratuar Papillamatosis (Tekrarlayan Solunum Yolu Papillomları)

6- Sino-nazal Papillomatosis (Sinüs-burun Papillomları)

7- Baş- boyun bölgesi Kanserleri

         Oral

         Naso-pharingeal

         Tonsillar

8- Cilt lezyonları

                        Elde Papillom

          

Servikal Kanser (Cervix Ca)

HPV-Servikal kanser arasındaki ilişki yıllardan beri bilinmektedir.

  • Kadınlarda ikinci sıklıkta rastlanan kanserdir.

  • Kadın kanserlerinin % 8? idir

  • % 80 i gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir

  • Her yıl yeni 500.000 servikal kanser vakası bildirilmektedir

  • Yılda 275.000 kadın servikal kanserden hayatını kaybetmektedir

 Yani her gün 650?den fazla kadın HPV nedeniyle ölmektedir.

 Tip 16 ve 18 servikal kanser olgularının yaklaşık % 70 inden sorumludur.

HPV ile ilişkili klinik açıdan anlamlı servikal hastalık ve tanıların tüm dünyadaki yıllık olgu sayıları tabloda görülmektedir.

Nasıl Bulaşır?

HPV enfeksiyonu cinsel yolla bulaşan hastalıklar grubunda yer alır. Özellikle çok sayıda cinsel eşi olan (veya öncesinde olmuş olan) bireyler ve bu bireylerin eşlerinde yaygındır. Virüsün bulaşması başka bir bireyin enfekte bölgesinin (penis gibi) mukozalara (ağız ve vajina gibi), ya da doğal olarak nemli bölgelere (anüs gibi) temasıyla olur.

Korunma Yöntemleri: 

1-Cinsel ilişkiden kaçınma:

HPV ile bulaş yüksek oranda cinsel yolla olmaktadır; bu nedenle cinsel ilişkiden

( Vaginal, anal, oral, finger sex) kaçınmak bulaşmayı % 100 önleyecektir. 

 2- Kondom kullanımı:

Cinsel ilişki sırasında kondom kullanılması,

HPV oldukça bulaşıcı bir virüstür ve genital bölgedeki lezyonların mukozalar ya da genital bölgelerle (cinsel ilişkide olduğu gibi) kısa süreli teması bile bulaşması için yeterlidir Genital bölge mukozasının vajina yoluyla dış ortama açık olması nedeniyle erkekten kadına daha kolay bulaşır.

                                               Erkek Kondomu

Bu nedenle özellikle kadınların kondom kullanmaları önem taşımaktadır. Yine de enfeksiyon prezervatifin kapladığı alan dışında da bulunabilir ve ciltten cilde temas ile bulaşabilir.

                                           Kadın Kondomu

3- Tek eşlilik:

HPV enfeksiyonları son derece bulaşıcı olduğu için bulaşmayı önlemede özellikle tek eşlilik önem taşımaktadır.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta Her iki Eşin de, Tek Eşli olmasıdır! 

4- Aşılanma:

Son yıllarda yapılan çalışmalarla HPV nin özellikle çok sık görülen siğil ve/veya  kanserojen tiplerine karşı farklı aşılar üretilmiş ve bu aşılar piyasaya verilmiştir.

Aşıların içerdiği tipe ilişkin koruyucu etkinliklerinin yüksek olduğu gösterilmektedir.

5- PAP Smear,  PAP Test:

Aşılanmış olmak tedbiri elden bırakmak anlamına gelmemektedir.

Yıllık kontrollerde rahim ağzından yapılacak sürüntünün mikroskopik incelenmesi de hala önemini taşımaktadır!

                               PAP Smear; yapılması son derece basittir.

Jinekolojik muayene sırasında, rahim ağzından alınan örneğin bir lam üzerine sürüldükten sonra incelenmesi yöntemidir.

Aktif cinsel yaşamı olan her kadın;

her yıl PAP Smear?i de içeren bir

jinekolojik muayeneyi kesinlikle ihmal etmemelidir.

Bu vesile ile diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların adını anarak onları da hatırlatmak yerinde olabilir.

Bunlar:

-AIDS

-HBV

-HCV

-Sifiliz (Firengi)

-Gonorrhe (Bel soğukluğu)

-Genital Herpes (HST2)

-Klamidya

-Mikoplazma

-Trikomonas

-Giardiya, , Bit, Uyuz, ?

5022 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


10 SORUDA SU

#

Çar, 13 Şub 2008 20:11:25

Yaşamın temel taşı su hakkında bilmediklerimiz..

Mide salgısında da var, terimizde de; kanın içerdiği miktar ise 3-4 litre...

Su yaşamın olmazsa olmazı. Gün içinde bardakta içmesek bile yiyeceklerden, çay ya da kahveden su alıyoruz.

Sırma Grup Genel Müdürü Mehmet Davutoğlu 2007 yılında Türkiye'de 8 milyar litre su tüketildiğini, bunun 6.5 milyar litresini damacana, geri kalanını ise pet şişelerdeki suların oluşturduğunu söylüyor. Yapılan araştırmalara göre en çok su içenler 25-50 yaş grubu arasındakiler. 25 yaşın altındakiler genelde gazlı içecek tüketiyor.

1 İçme suyunda hangi mineraller var?
Su içinde kalsiyum, magnezyum, demir, nitrat, flor, çinko, sodyum bulunuyor. Bu mineralleri miktarı suyun kaynağına göre değişiyor. Bu minerallerin her birinin vücuda yararı ayrı... Satın aldığınız pet şişe veya damacana suyun üzerinde bu mineraller miktarlarıyla yazıyor.

2 Evimin yakınında kaynak su var, çok da lezzetli. Bir zararı var mı?
Pek çok yerde evinin yakınında kaynak suyu görenler bu suları bidonlara doldurarak evlerine taşıyor, gerek içme suyu olarak gerekse yemeklerde kullanıyorlar. Sırma Grup Genel Müdürü Mehmet Davutoğlu bilinmeyen bir kaynaktan alınan suyun tadının iyi olabileceğini belirtirken içindeki maddelere karşı uyarıyor: ?Kaynağı bilinmeyen suyun içinde insan sağlığına zararlı metaller ve hatta siyanür bile olabilir.'

3 İşlenmiş su ve doğal kaynak suyu ne demek?
Doğal kaynak suyu kaynağından alınan ve hiçbir işleme tabi tutulmayan sulara verilen ad. İşlenmiş su ise çeşitli damıtma yöntemleriyle içindeki kireçten arındırılan ve mineral takviyesi ile tatlandırıcı katılan içme suyu çeşidi. Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aykut Aytaç işlenmiş içme suyuyla ilgili şu bilgileri veriyor: ?İşlenmiş içme suyu teknoloji uygulanarak elde ediliyor, içindeki mineraller dengeleniyor. Bu suyu içmenin sağlık açısından hiçbir sakıncası yok. Sağlığa zararlı olsa değil Türkiye, dünyanın hiçbir yerinde satışına izin verilmezdi.'

4 Musluktan su içilebilir mi?
Prof. Dr. Aykut Aytaç ?İçilecek suyun fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik özelliğine bakılır.

Eğer bir su yeterli arıtmadan geçiyor, klorlanarak dezenfekte ediliyorsa su nereden gelirse gelsin içilebilir' diyor. Aytaç bu denetimin belediyelerce yapıldığına dikkat çekiyor.

5 Suyun işlenmiş olup olmadığını nasıl anlarım?
Üzerindeki bantın renginden. Nasıl mı? Pet şişenin üzerindeki markanın yer aldığı kağıdın kenarları kahverengi ise işlenmiş, mavi ise doğal kaynak suyu. Bu renkleri belirleyen merci ise Sağlık Bakanlığı.

6 Mineralli su zayıflatır, hazmı kolaylaştırır mı?
Avrupa Birliği'ne uyum yasaları çerçevesinde soda veya maden sularının genel adı mineralli su oldu. Mineralli su içerdiği tüm mineraller ve karbondioksit gazı ile birlikte yeraltındaki çatlaklardan yol bularak yeryüzüne çıkıyor. Soda ise su ve sudan yapılan içeceklere üretim esnasında karbondioksit gazı basılmasıyla elde ediliyor.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Taner Damcı mineralli suyun ne hazmı kolaylaştırdığını ne de zayıflattığını söylüyor: ?Mineralli suyun içinde su ve tuz var. Bunlar insanın tuz ve su ihtiyacını giderir. Bir kişinin yemekten sonra içtiğinde yediklerinin bastırdığını düşünmesi içindeki tuzdandır. Aynı zamanda mineralli su zayıflatmaz.' Damcı mineralli suyun içindeki tuz oranından dolayı tansiyonu yüksek hastaların çok fazla içmemesini tavsiye ediyor. Ayrıca ödemi olan hamilelerin de mineralli suyu çok fazla tüketmemesi gerektiğini söylüyor. Damcı ?Maden suyunun ne kadar içilmesi gerektiği harcanan su ve tuz miktarına göre değişir. Örneğin yazın vücut çok fazla tuz ve su kaybettiği için daha fazla içilebilir' diyor.

7 Günde sekiz bardak su içmek mi gerekiyor?
Bir kişinin günde kaç bardak su içip içmeyeceği o kişiye göre değişiyor. Prof. Dr. Taner Damcı sporcu kişiden oturarak çalışan kişiye göre günlük içilmesi gereken su miktarının değiştiğini söylüyor. Fazla su içilmesinin kandaki sodyum miktarını artırdığını belirten Damcı ?ABD'de bir maraton koşucusu çok su içtiği için hayatını kaybetmişti' örneğini veriyor. Ayrıca gün içinde tüketilen kahve, çay, bitki çayları, gazlı içecekler, meyve suları da vücudun su ihtiyacını büyük ölçüde karşılıyor. Büyük ölçüde diyoruz çünkü Taner Damcı çayın idrarla çıktığını belirterek içilen vücuda sağladığı su miktarının da böylece azaldığına dikkat çekiyor.

8 Suyun ömrü var mı?
Her şeyin olduğu gibi suyun da ömrü var; pet şişelerdeki suyun bir yılda tüketilmesi gerekiyor. Şişe sularının kapakları alüminyum olduğu için hemen tüketilmesi gerekiyor.

9 ?Kaynamış suyun içindeki mineraller ölüyor içmeyin' efsanesi doğru mu?
Prof. Dr. Aykut Aytaç ?Mineraller canlı mı ki ölsün!' diyerek bu efsanenin yalan olduğunu şöyle anlatıyor: ?Öyle bir şey yok. Kaynatılan suyun tadı değiştiği için böyle düşünülmüş olabilir. Hatta özellikle yaz aylarında bulaşıcı hastalıklara karşı şüpheli suların kaynatılarak içilmesi gerekiyor. Diğer satın alınan sular için bu geçerli değil.'

10 Suyun pH dengesi ne olmalı?
pH, suyun asit ve baz durumunu gösteriyor. İzin verilen pH değeri 5.5 ile 8.5 arasında. Prof. Dr. Aykut Aytaç sudaki pH'ın değerlerin dışında olması durumunda insan sağlığını direkt etkilediğini söylüyor: ?Eğer pH değeri izin verilen değerlerin dışındaysa suyun aşındırıcı etkisi artar, ağır metallerin çözülmesini de artırır. Örneğin bu su borulardan geçerken metallerin çözülmesini sağladığı için ağır metaller suya geçer.

http://blog.uzerine.com/utkukubilay

3214 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


Çocuklarda Bademcik Tedavisi

#

Pzt, 21 Oca 2008 14:07:12

Çocuklarda Bademcik Tedavisi


Doktorunuz aşağıdaki durumlardan biri veya birkaçının bulunması halinde bademcik ameliyatı önerebilir.

Bademcikler,boğazımızın her iki yanında bulunan yapılardır. Bademcikler,boğaza giren bakteri ve virüs cinsi mikropları yakalarlar ve vücudun mikroplarla savaşmasına yardımcı maddeler olan antikorları üretirler. Bademcikleri, çocuğunuzun boğazına bir fenerle bakarak görebilirsiniz.

Bademcik iltihabı (tonsillit),bademciklerin mikroplarla karşılaşması ve şişmesi sonucunda gelişir. Eğer çocuğunuzda sürekli veya sık tekrarlayan bademcik iltihabı varsa doktorununuz bademciklerin alınmasını önerebilir. Çocuklar bademcikleri alındıktan sonra daha sık hastalanmazlar; çünkü, vücutta bademcik gibi görev yapan başka dokular mikroplarla savaşan maddeleri yeterince üretebilirler.

Bademcik İltihabının (Tonsillit) Belirtileri Nelerdir?

Çocuğunuzda bademcik iltihabının aşağıdaki belirtilerinden biri veya birkaçı bulunabilir :

? boğaz ağrısı
? yutkunma sırasında ağrı veya rahatsızlık hissi
? kötü ağız kokusu
? ateş
? sesinde çatallanma
? boyundaki lenf bezlerinde şişme

Eğer çocuğunuzun boğazına bakarsanız, bademciklerin kızarmış ve şişmiş olduklarını görebilirsiniz. Bazen de, bademciklerin üzeri beyaz veya sarı renkli bir maddeyle kaplanmış gibi olabilir. Çocuğunuzun bademciklerinin iltihaplı olup olmadıklarını anlamayabilirsiniz; eğer bademcik iltihabından şüpheleniyorsanız doktorunuza başvurunuz.

Bademcik İltihabının Tedavisi / Ameliyat Ne Zaman Gerekli?

Antibiyotikler sayesinde artık her bademcik iltihabının standart tedavisi, eskiden olduğu gibi ameliyat değildir. Ancak, sık tekrarlayan boğaz ağrısı ve bademcik iltihabı halinde bunu bir doktorun değerlendirmesi gerekir. Doktorunuz streptokok enfeksiyonu olup olmadığını araştırmak üzere boğaz kültürü yapılmasını isteyebilir. Streptokoklar, iltihaplanmaya neden olan bakteri türü mikroplardır. Bakterilerin neden olduğu iltihaplarda da antibiyotik tedavisi iyi sonuç verir.

Doktorunuz aşağıdaki durumlardan biri veya birkaçının bulunması halinde bademcik ameliyatı önerebilir.

? çocuğunuzun solunumunu engelleyecek derecede bademcik-lerin büyümüş olması
? çocuğunuzda yutkunma güçlüğü bulunması
? sık tekrarlayan boğaz ağrısı
? sık tekrarlayan boğaz iltihaplanması
? bademcik iltihabının ortakulak iltihabı, sinüzit, vs. gibi kompli-kasyonlara neden olması


Bademcik Ameliyatı(Tonsillektomi) Sırasında Neler Olur?

Ne kadar sık yapılıyor veya basit görünüyor olursa olsun, her ameliyat çocuk ve ebeveynler için genellikle korkutucudur. Onu nelerin beklediğini anlatarak, çocuğunuzun kendini ameliyata hazırlamasına yardımcı olabilirsiniz.
Bademcik ameliyatında

? çocuğunuz, genel anestezi verilerek uyutulacaktır. Bu, ameliyatın bir ameliyathanede yapılacağı ve çocuğunuzun ameliyat sırasında bir anestezi uzmanı tarafından izleneceği anlamını taşır.
? çocuğunuz yaklaşık 20-30 dakika süreyle uyuyacaktır.
? cerrah, bademcikleri çocuğunuzun ağzının içinden alacaktır. Bademcik ameliyatı için deride bir kesi yapılmasına gerek yoktur.
? cerrah, bademcikleri bulundukları yerden bazı kesiler yaparak çıkartacak ve kanamayı durduracaktır.

Çocuğunuz uyanma odasında ayılacaktır. Solunum güçlüğü veya kanama belirtisi olması halinde tekrar ameliyathaneye alınması gerekebilir. Genellikle hastanede toplam kalış süresi 5-10 saat arasında olmaktadır. Yeterli sıvı gıda almaya başlamayan, 3 yaşın altında olan ve bayılma nöbetleri gibi sürekli bir hastalığı bulunan çocuklar hastahanede bir gece kalacaktır.

http://blog.uzerine.com/utkukubilay

5491 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


Uzerine.com  ©2005 Uzerine.com
Ana Sayfa | Bize Ulaşın | Gizlilik Sözleşmesi | Kullanım Şartları | Üye Girişi