EVET EVET HEPİMİZ EŞİTİZ...

#

Çar, 01 Eki 2008 17:08:11

"Hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir"

 George ORWELL

Hayvanlar Çiftliği  

Ayrımcılığı ve genellemeleri hiç ama hiçbir zaman doğru bulmadım. Bir insanın diğerinden üstün olmasını sağlayan nedir? Belki de üstünlük kişilikte, davranış biçiminde, kültürde ve becerilerdedir. Bunlara da üstünlük değil farklılık olarak bakmayı tercih ederim. Ama her şeyden en önemlisi üstünlük yada farklılık iyi bir insan olmaktadır. Bir insan sırf cinsiyeti, dini, dili ve ırkı gibi özellikleri yüzünden diğerlerinden üstün olabilir mi? Bence bu mümkün değil. Aslında artık birçok insan benim gibi düşünüyor. Hatta uluslararası birçok firmanın şirket değerleri arasında Din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm bireylere saygı göstermek diye bir madde vardır. Birçok firmada bu gerçekten de uygulama da görünen bir değerdir.  Günümüzde kadın yöneticilerin oranı hızla artmakta. Benim çalıştığım firmalardan birinde  üst yönetiminde üç erkek ve dört kadın vardı. Birçok şirkette de farklı ırklar ve dinlerden insanlar çalışıyor. Bu kişilerin hakları diğerlerinden farklı olmuyor. Nasıl olabilir ki zaten hepimiz eşit değil miyiz?  Aslında bu konular ile ilgili çocukluğumuzdan beri sürekli konuşur, tartışırız. On üç, on dört yaşları civarından itibaren okullarda kompozisyon yada münazara derslerinde Kadın erkek eşitliği, ırkçılık, ayrımcılık gibi konular konuşulur ve yazılır. Ben daha o zaman bu konudaki fikrimi kesinleştirmiştim. Bilhassa kadın erkek eşitliği konusunda kafamda hiçbir soru işareti kalmayacak şekilde net bir fikrim var. Ben şöyle düşünüyorum: Kadın ve erkek kesinlikle farklıdır. Doğaları gereği farklı özellikleri olup, bazen birbirini dengeleyen bazen de birbiri ile çatışan özellikleri vardır. Mesela birçok kişi kadınların daha duygusal, romantik, sezgileri kuvvetli ve yufka yürekli olduğunu, erkeklerin daha soğukkanlı, cesur, temkinli ve mantıklı olduğunu söylüyor. Bu bir genelleme bence çünkü tam tersi durumlarda var. Hadi diyelim ki bunlar doğru; bu özellikler sadece farklılıktır. Bir cinsin diğerinden üstün olduğu anlamına gelir mi? Bence erkeklerin kadınlardan tek bir üstün tarafı var: doğuştan gelen fiziksel güçleri. Bu da sosyal hayatta yada iş hayatında bir üstünlük sağlar mı? Bence sağlamaz.  

Düşünsenize ünlü yazarlar Elif Şafak, Nazlı Eray, Adalet Ağaoğlu, Mina Urgan ve yazarlık dışında çevirmenlik ve sinema eleştirmenliğini birlikte yürüten Sevin Okyay, ünlü işkadınları Meltem Kurtsan, Ümit Boyner ve Güler Sabancı,  Ünlü oyuncular Zuhal Olcay, Sumru Yavrucuk, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan ve daha aklıma gelmeyen birçok başarılı ve entelektüel kadın, en önemlisi dişiliklerini kaybetmeden

ve bunu avantaj olarak da kullanmadan, kadın gibi davranarak bu başarıları kazanan bu kadınlar gibi birçok kadın var. Fakat sadece onlar kadın oldukları için ünlü türkücümüz İbrahim Tatlıses yada ünlü futbolcu Hakan Şükür onlardan daha üstün. Sanırım benim bunun üstüne başka bir şey eklememe gerek yok. Aslında her şey çok açık.  Kanunumuzun 122. maddesine göre ayrımcılık bir suçtur. Ayırımcılık


MADDE 122. -

(1) Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yaparak;

a) Bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya bir hizmetin icrasını veya hizmetten yararlanılmasını engelleyen veya kişinin işe alınmasını veya alınmamasını yukarıda sayılan hallerden birine bağlayan,

b) Besin maddelerini vermeyen veya kamuya arz edilmiş bir hizmeti yapmayı reddeden,

c) Kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen,

Kimse hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir.

İnsanlar kişilik özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Kadınlar böyledir, erkekler şöyledir, Almanlar fecidir, Fransızlar iyidir, Aleviler böyledir, Yahudiler şöyledir, Araplar öyledir. Falan filan ... Bence bunların hepsi sadece saçmalık. Kaçıncı yüzyıldayız? Umarım bir gün bunları söze dökme gereği duymayacağımız günler olacak.     

1887 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


KÖTÜ İNSANLAR DAHA İYİ BİR İNSAN OLMAYA SEBEP..

#

Pzt, 18 Şub 2008 21:29:13

O anı yaşarken belki çok kızarsın o insanlara, fakat sonra teşekkür etmen gerektiğini  anlayabilirsin. Daha önce parçalamak istediğin, bu nasıl bir insan dediğin bir insana daha farklı bakabilirsin. Onlar olmasa daha iyi olmayı, bazı şeyleri asla yapmamayı öğrenmek bu kadar kolay olmazdı. 

1553 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


OKUYAN KADIN PORTRELERİ

#

Pzt, 18 Şub 2008 21:19:36

 
  1. ?Cosmo?cular:

Bu kadınlara ne kadar okuyorlar diyebiliriz, bilemem. En azından bir şeyler okuyorlar diye sevinmek mi lazım. Sadece bunu okuyorsa onu okumuyor mu sayalım. Ben bu okuyucu tipini eleştirenlere de kızıyorum zaten. Kadının dişilik ile ilgili şeylere ilgi duymasından normal ne olabilir. Kadın dergilerine göz atmak neden kötü olsun? Erkeklerin en kolay alay etme yoludur belki de. Aaa cosmo mu okuyorsun? Ne buluyorsun ki bu dergide? Erkekler ve kadınlar ayrı gezegenlerdenmiş bunu mu okuyorsun?  Bana bunu hayatında hiç kitap okumamış bir erkek söylemişti. Bunun üzerine dilimin ucuna kadar gelen ama kendimi tuttuğum bir cümle vardı ki şimdi söyleyeceğim. Ben bu dergide belki böyle geyikler okuyorum, iyi modacıların fotoğraflarına, yeni çıkan kozmetiklere bakıyorum. Ama aynı zaman da Stanislavski?nin bir aktör hazırlanıyor kitabını ve Oğuz Atay?ın Tutunamayanlar kitabını da okuyorum. Peki sen hayatın boyunca çizgi roman dışında ne okudun? Tabi kibar ve aslında iyi biri olarak sadece güldüm. Evet çok faydalı bilgiler var deyip geçtim. Ona ben bir kadınım ve dişi olan, moda olan, estetik olan şeyler hoşuma gidiyor mu demeliydim acaba?

 
  1. Best seller?cılar namı diğer havuz kitapçıları:

Sanırım en çok okuyan kadın bu grupta var. Bu kadınlar kitapları takip ederler ve okurlar. Okudukları kitaplar genelde Vedat Türkali ya da Noam Chomsky gibi yazarların kitapları olmaz. Ahmet Ümit olabilir mesela ya da Buket Uzuner olabilir. Bu yazarları eleştiriyor ya da yazdıklarını küçümsüyor falan değilim. Bunu asla yapmam. Zaten yapamam. Yazmak büyük bir emek işi, sevgi işi. Ama şöyle bir gerçek var: Yazın deniz ya da havuz kenarında kitap okuyanlara baktığım zaman genelde aynı kitapları görüyorum. Best seller?lar. Bir ben mi farklı bir şeyler okumak istiyorum diye aklımdan geçiyor. Biz kendimiz okumak istediğimiz kitapları seçemez miyiz? Neden birileri bize okuyacağımız kitapları belirlesin? Muhakkak best seller okumak zorundayız?       

 
  1. Aşkçılar:

Lisedeyken bir arkadaşımla konuşuyorduk. Kitap okumayı çok sevdiğini ve her gece bir kitap okuduğunu söylemişti.  Her gece bir kitap düşünsenize ne güzel ? ?Harika neler okuyorsun? dedim. Bana bir sürü beyaz dizi okuduğunu anlatmaya başladı. Ben bir kere dahi okumadım. Ama beyaz dizinin ne olduğunu biliyorum sonuçta. Feci aşkların kitaplarının serisidir beyaz dizi. Başka neler okuyorsun diye sordum. Şaşkın şaşkın yüzüme baktı ve her gece bunları okuyorum başka bir şey okumaya vaktim yok dedi. Hiçbir şey demedim. Küçüktüm ama yinede hiçbir şey söylememeyi becerdim.

 
  1. Şiirciler:

Sadece şiir okuyan, en önemlisi, kendisine şiir okunmasını sevdiği için ve sadece romantik olduğu için okuyan kadınlar. Bu kadınlar aslında biraz aşk kadını, biraz da aşksızlık kadınıdırlar galiba. Bir romantizm bir romantizm sormayın. Daha çok romantik kadınlarda görünen bir durum olduğu gibi, gerçekten de şiiri hak ettiği gibi okuyan, duygularını sürekli arabeskleştirmeyen kadınlar da var tabii ki. Birçok farklı şeyi okuduğu gibi iyi şiiri de okuyan kadınlar var. Ama ben nedense sadece aptal romantizm peşinde oldukları için duygu sömürüsü gibi olan şiirleri okuyan kadınlara sadece içimi bayıyorsunuz diyebiliyorum. Tamam şiir harikadır. Fakat okunacak başka harika şeyler de vardır. 

 
  1. Çiğ entel danteller:

Okumayı çok severek, bunu sürekli bir alışkanlık haline getirirler. Çok ama çok fazla ve çok kaliteli kitaplar okurlar. Sanat, edebiyat, siyaset, bireysel gelişim, bilimsel kitaplar aslında her şeyi okurlar. Ne güzel değil mi? Ama şöyle bir problem vardır: Okurlar ama ben okudum demek için, ben bunu biliyorum demek için, ben çok kültürlüyüm, farklıyım demek için okurlar. Okudukları yaşam biçimlerini etkilemez, sadece konuştuklarını değiştirir. Daha entelektüel konuşurlar ama sadece konuşurlar?

 
  1. Yaşamın bir parçası haline getirenler:

İşte bu başka bir şeydir. Bu kadınlar için kitap okumak boş zamanda yapılacak bir şey, bir hobi yada can sıkıntısı gidermek için bir araç değildir. Okumak onların hayatlarının bir parçasıdır. Yemek, içmek, uyumak gibi bir şeydir. Yani temel bir ihtiyaçtır. Bu kadınlar asla okudukları kitaplar ile övünmezler. Bu kitaplardan bahsetmeyi sevmedikleri anlamına gelmez. Kitaplardan konuşmayı çok severler ama bu onlara göre zaten yaşamın bir parçası olduğu için onlarda çiğ durmaz

3048 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


KADINLARI SIRF KADIN OLDUKLARI İÇİN ELEŞTİRME..

#

Pzt, 18 Şub 2008 21:06:20

 

Kadınların bir çok konuda ne kadar acımasızca eleştirildiğinin farkında mısınız? Özellikle iş hayatında bu eleştiri bazen gerçekten de çok uç derecelere varıyor. Aslında belden aşağı vurmak diye bir terim var ya kadınlara yapılan bazı eleştiriler tam da bu şekilde olabiliyor. En kötüsü de bu şekilde eleştirilmenin tek sebebi sadece kadın olmaları. Erkeklerin birbirini böyle ağır ve seviyesiz şekilde eleştirdiğine ben pek rastlamadım.

 

Mesela bir kadın gazetecimiz Mine G. Kırıkkanat, İstanbul?da yaşamayı bilmeyenlere, denize iç çamaşırı ile girenlere karşı çok ağır ve iğneleyici bir köşe yazısı yazdı. Hem birçok gazeteciden hem de halktan çok fazla tepki topladı. Yaptığı iyi ya da kötü bu tartışılır. Fakat ona karşı bir tepki yazısı vardı ki inanılmazdı. Sırf kadın olduğu için bir insana bu şekilde aşağılayıcı bir yazı yazılamaz. Kadının yaptığı hata eleştirilebilir tabi ama sadece kadın olduğu için onun hayatında bir erkek olmadığı için böyle düşüncelere sahip olduğu, hayatında biri olduğunda rahatlayacağı gibi bir şey söylenemez. Bu gerçekten çok seviyesiz ve aşağılayıcı bir durum. Ayrıca bu bayanın hayatında biri de var. Olmasada bu kimseyi ilgilendirmez. Ama olsun çamuru at, sonuçta en azından lekesi kalır. Ayrıca bu yazı benim burada ifade ettiğim uslupta değil, çok daha kötü ve aşağılayıcı bir uslupta yazılmıştı.  

 

Başka bir örnekte Fatih Altaylı cephesinden var. Kendisi sırf kadınlığından dolayı bir insanı eleştirdi. Ona başyazarla yatarak adam olamayız dedi. Oysa bu bayan yani Ruhat Mengi yıllardır kocası Güngör Mengi ile yatıyor. Yani bunda garip hiç birşey yok. Ayrıca durum böyle olmasa da insanların özel hayatı adı üstünde özeldir. Sanane.... Eleştireceksen onun yazar kimliğini gerçekten eleştir. Özel hayatı seni ilgilendirmez.

 

Kadınların bu şekilde eleştirilmesinin altında yatan psikoloji nasıl bir şey tam bilemiyorum. Benim anlayacağım bir şey değil bu. Ama gördüğüm bir şey var. Başarılı kadınlar herhangi bir konuda hata yaptıklarında, hatta bazen hata yapmadan da kadınlıkları yüzünden eleştirilebiliyor. Hatta bir de kadın zaten güzelse, bu çok daha kolaydır. Kesin ya Genel Müdür ile ya da Yönetim Kurulundan biri ile ilişkisi ya da onların kadına güzel olduğu için zaafı vardır diye düşünülür. Bir kadın sadece güzel olduğu için cezalandırılabilir ve aptal yerine konabilir mi? Malesef  bu olamaz çünkü akıllı kadınların da birçoğu çok güzel. Ayrıca güzel değillerse bile kendilerine öyle iyi bakıyorlar ki güzel ve dikkat çekici olabiliyorlar.  

 

İnsanların hassas olduğu konularda onları zorlayarak, onları sindirmek çok aşağılık bir yöntem değil mi? Böyle o kadar çok örnek var ki: Pazarlama ekibi arasından, Pazarlama Müdürü olarak bir bayan seçildiğinde onun başarısından çok yönetimden kiminle ilişkisi olduğunun konuşulması garip değil mi?

 

Bu aslında o kadar basit birşey ki bu düşünceye sahip erkeklere bunu nasıl anlatabilirim diye düşündüm. Bu aslında bir erkeğe herhangi bir konuda kızgın olup, konuyla hiç ilgisi olmamasına rağmen onun iktidarsız olduğunu bu yüzden böyle şeyler yaptığını söylemek gibi bir şey. Yani aşağılıkça ve anlamsız. Açıkçası kimin kimle ilişkisi olduğu ya da ilişkisi olamadığı için acı çekmesi beni hiç ilgilendirmiyor.

Sonuç olarak insanları eleştirmenin de bir adabı olmalı. İyi bir insan olmanın özelliklerini unutmamak  lazım?

 

1608 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


ÇOCUK DA YAPARIM KARİYER DE

#

Pzt, 18 Şub 2008 21:11:50

Nasıl yani? Belki de herkesin istediği bu. Ama neden bu sanki çok kolaymış gibi konuşuluyor? İkisini de hakkını vererek yapanlar gerçekten çok güçlü insanlar olmalı. Ben bunun gerçekten çok zor birşey olduğu, hatta takdir edilesi bir beceri olduğu fikrindeyim. Düşünsenize iyi bir kariyer için hepimiz ne kadar çok çalışıyoruz. Ne kadar vaktimiz kalıyor kendimize ayırdığımız? Hayatımızın çok büyük bir bölümü işte geçiyor. Tabi işten kalan tüm vakit tamamen size kalsa yine iyi ama malesef  kalmıyor. Herşeyden önce eğer kariyere önem veren bir kadınsanız, iş hayatına uygun, çağdaş bir görüntünüz olmalı. Bu da alışveriş ve kuaföre ayırılacak büyük bir zaman anlamına geliyor. En azından benim için öyle. Haftada iki kez kuaföre gidiyorum. Neredeyse her ay bir günüm alışveriş ile geçiyor. Tamam bu sadece görüntü için yapılanlar. Bu arada tabiki aile ve arkadaşlar da var. İnsan onlarla görüşmeden yaşayabilir mi? Haftada en az bir günü onlara ayırsan, eğer geniş bir çevreniz varsa bazen haftada bir gün yetmiyor bile, geriye az vakit kalıyor çok az. Tabi bu arada kendinize, sadece kendinize kafa dinlemek için ayıracağınız bir süre gerekiyor. En önemlisi eşiniz, ya da sevgilinize vakit ayırmanız lazım. Bu arada henüz ev işleri ve yemekten hiç bahsetmedim bile. Yine çok önemli olan kişisel gelişime ayırılacak vakit. Burada bahsettiğim gelişimin iş ile hiç ilgisi yok bu tamamen kişinin kimliği ile yaşamdan tat alması ile ilgili birşey. Ben sonuçta sanatsal ve kültürel aktivitelere katılmalıyım ki kendimi iyi hissedeyim, hayattan tatmin olayım. Tüm bunları yapmam lazım benim. Bunlar beni ben yapan şeyler. Tamam ne güzel. Peki bunların arasında çocuğa bakacak vakit nerede kaldı? Ben çocuk sahibi olmanın çok güzel birşey olduğunu düşünüyorum. Ama kadınların çocuk da yaparım kariyer de şeklinde bir hırs içinde olup, kendilerini ihmal etmelerini çok yanlış buluyorum. Kabul edin bu kolay değil. Çocuk yetiştirmek en büyük kariyer zaten. Aynı anda iki farklı konuda kariyer yapıp, birde sosyal ve özel hayatının da dengesini korumak çok zor. Bunların hepsinde mükemmel olmaya çalışmak çok zor ve stresli bir durum. Bunu gerçekten becerebilen kadınlar bence tebrik edilesi, eli öpülesi kadınlar.

1429 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


AFFETMEK

#

Çar, 30 Oca 2008 20:18:09

Affetmek güçlüyü daha güçlü yapar. Publilius Syrus

Asla öfkesini içinde büyüten insanlardan biri olmadım. Her kızdığım olayda mutlaka olayı çözmek için uğraştım. Çözemediğim olaylar olduğunda da kendim affetmeye ve olaylara iyi tarafından bakmaya ya da umursamamaya çalıştım. Olaylar karşısında mutlaka zaman içinde kendimi rahatlatmanın yolunu buldum. Kesinlikle yapmadığım en önemli şey içimde olayları biriktirip, öfkemi büyütmek.

 

Uzmanlar kavga bile etseniz, olayı affetmeyip, içinizi kemirmesinden daha iyidir diyor. İnsanı kanser eden en önemli faktörlerden birinin kişinin sürekli çözülmemiş bir huzursuzluk içinde olması diyorlar. Kavga etmeyin demiyorlar. Kavga edin ama bir şekilde konuyu çözün, uzatmayın ve içinizde kurup büyütmeyin. İçinizde kurup büyüttükçe affetmek zorlaşacak, affetmeyince daha çok kurup, daha çok öfkeleneceksiniz. Bu kırılması gereken bir döngü olarak sürecek.

 

Affettiğiniz an da ruh özgürleşecek. Beynin içindeki tüm kuruntular, midedeki ağrılar, kalpteki çarpıntılar bitecek, psikolojinizi bozan her şey düzelecek.

 

Özet olarak tüm uzmanlar affedin ve rahat olun diyorlar

Zaten kötü şeyler unutmak, iyi şeyler hatırlamak için değil midir?

  

Dr. Edward Hallowell?in affetmek adında herkesin okuması gereken bir kitabı var.

 

Edward (Ned) Hallowell, Tercüme: Elif Subaşı
Dharma Yayınları;
Haziran 2005, 1. Baskı, 230 sayfa
ISBN No: 9758729780

 

1520 defa izlendi | Bu Bloga Yorum Yazın


Uzerine.com  ©2005 Uzerine.com
Ana Sayfa | Bize Ulaşın | Gizlilik Sözleşmesi | Kullanım Şartları | Üye Girişi