Epilepsi tarih boyunca korkulan, çekinilen hatta kötü bakılan bir hastalık olmuş. İnsanlar eski çağlarda bu hastalığı bilmedikleri, hatta bulaşıcı olduğunu düşündükleri için epilepsili hastalardan uzak durmayı tercih etmişler. Aslında 21. yüzyılı yaşadığımız bu günlerde bile epilepsi hastaları ne yazık ki benzer tutumlarla karşılaşabiliyor. Böyle bir sonucun yaşanmasındaki en önemli neden ise bilgisizlik ve bilinmeyene karşı gösterilen reaksiyon olarak tanımlanıyor.
Epilepsi, yani halk dilindeki adıyla "sara" nöbetlerle seyreden bir beyin hastalığı. Uzmanların verdiği bilgiye göre epilepsi Türkiye`de 700 binin üzerinde hasta ve onların ailelerini etkileyen bir sorun. Ayrıca, toplumun olumsuz bakış açısı ve yanlış inançlar hastaları zaman zaman karamsarlık içine düşürebiliyor. Bu duruma gelişmiş ülkelerde de rastlanabiliyor. Tüm bu nedenler epilepsiyi zor bir hastalık haline getiriyor. EEG ÇEKİMİ İÇİN :0532 731 43 85 www.eeguzerine.com Epilepsi her yaşta görülebilmekle birlikte öncelikle çocuklar ve genç erişkinleri etkiliyor ve hangi yaşta görüldüğüne göre nedenleri de değişiyor. Uzmanların verdiği bilgiye göre, her yıl 30-40 bin arasında yeni epilepsi hastası topluma katılıyor. Her iki cinste de aynı oranda görülen epilepsinin yüzde 30`u 4 yaş öncesinde, yüzde 90`ı ise 25 yaş öncesinde başlıyor. 25 yaş sonrasında epilepsi görülme oranı yaşlılık dönemine kadar azalıyor ve 60 yaş sonrasında tekrar yüzde 3-4`lere çıkıyor. Diyabet hastalığı, tansiyon yüksekliği olan kişilerde beyin damar hastalıkları riski yüksek olduğundan paralel olarak epilepsi riski de artıyor.
EPİLEPSİ NÖBETLERİ
Günümüzde epilepsi nöbetlerini durdurmaya yönelik yapılan gerek medikal, gerekse cerrahi tedaviler hastaların yaşam kalitesinde iyileşme sağlıyor. Ancak ilaçlar her hastada aynı şekilde etkili olamıyor ve sadece nöbetleri kontrol altına almak için kullanılıyor. ASM Nörolojik Bilimler Koordinatörü Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Hikmet Uluğ, her nöbet geçirenin epilepsi hastası olmadığına dikkat çekerek, bir kişinin epilepsi hastası olarak adlandırılabilmesi için nöbet yapabilecek beyin dışı bir bozukluğun olmaması ve nöbetlerin tekrarlaması gerektiğini anlatıyor.
Beyin milyarlarca sinir hücresi, hücrelerin uzantıları ve sinir hücrelerini destekleyen dokulardan oluşuyor. Bu sinir hücreleri elektrik akımlarıyla çalışıyor. Her sinir hücresi elektrik akımı yaratma ve bu akımı diğer hücrelere iletme yeteneğine sahip. Çeşitli bozukluklar nedeniyle sinir hücrelerinde kısa devre olarak tanımlanabilecek anormal elektriksel deşarjlar ya da elektrik fırtınaları oluşabiliyor. İşte bu anormal elektrik akımları da nöbetlere yol açıyor. Ancak epileptik nöbetler çok farklı şekillerde ortaya çıkabiliyor. Epilepsi denilince birçok kişinin gözünde, çırpınan ve ağzından köpükler çıkan hasta canlanmasına karşın epilepsi nöbetleri sadece bu şekilde gelişmiyor. Op. Dr. Hikmet Uluğ, pek çok epileptik nöbet tipi olduğunu belirtiyor. Yapılan sınıflamaya göre nöbetler önce parsiyel (kısmi) ve generalize (genel) olmak üzere iki ana gruba ayrılıyor. Beyindeki anormal elektrik deşarjları beynin bir alanında sınırlı kalıyorsa parsiyel, yani kısmi nöbet söz konusu oluyor. Bu tip epilepside hastalar nöbetin oluşacağını önceden hissedebiliyor. Aura olarak adlandırılan bu durumda bazı hastalar vücut ısılarında yükselme, gerginlik ve sıkıntı hissederken, bazıları ise müzik sesleri duyduğunu veya burnuna kötü koku geldiğini belirtiyor. Anormal deşarjlar tüm beyni tutuyorsa generalize, bir başka deyişle genel nöbetin varlığından söz ediliyor. Bu tipte hastalar nöbet geçireceklerini fark edemiyor. Nöbet sırasında tüm vücutta katılaşma, kol ve bacaklarda kasılmalar, bilinç kaybı gibi bulgular genellikle ön planda gelişiyor.
EPİLEPSİNİN NEDENLERİ
Epilepsinin oluşum nedenleri doğuştan ya da sonradan olmasına bağlı olarak farklılık gösteriyor. ASM Nöroloji Uzmanı Dr. Levent Üçkardeşler`in verdiği bilgiye göre doğuştan olan epilepsiler ya genetik nedenlerle ortaya çıkıyor, ya da anne karnında yaşanan bazı olaylara bağlı olarak oluşabiliyor. Sanıldığının tersine genetik epilepsilerin tüm epilepsiler içinde çok küçük bir yer kapladığını hatırlatan Dr. Üçkardeşler doğumla birlikte var olan epilepsi nedenleri hakkında şöyle konuşuyor: "Anne karnındayken, bebeğin gelişimi sırasında çeşitli mikroplar beyinde hasar yaparak epilepsinin oluşmasına neden olabilir. Bunun yanında zehirler, röntgen ışınları bebek beyninde bozulmaya neden olarak doğuştan itibaren ya da sonraki yaşlarda epileptik nöbetlere neden olabiliyor."
Epilepsi yaşamın her hangi bir anında beyinde hasara neden olabilecek bir nedene bağlı olarak da ortaya çıkabiliyor. Yetişkinlerde epilepsiye yol açan etkenler konusunda Dr. Üçkardeşler şunları anlatıyor: "Doğum sırasında bebeğin oksijensiz kalması gibi doğum travmaları ileride şakak lobu epilepsisi ve diğer bölge kaynaklı epilepsilerin oluşmasına neden olabiliyor. Yine beyin zarı ve beyin iltihapları, beyin tümörleri, şuur kaybı yaratacak kadar beyin darbeleri, bebeklik çağında geçirilen ateşli havaleler epilepsinin oluşmasında etken olabiliyor. Ayrıca, bazı zehirler ve bazı ilaçlar da erişkinlerde epilepsi yaşanmasına neden olabiliyor."
NÖBETLER NEREDEN BAŞLIYOR
Nöbetler ya merkezi beyinden ya da kabuğundan başlıyor ve buna göre de isimlendiriliyor. Merkezi beyinden başlayan nöbetlere "generalize", beyin kabuğundan kaynaklananlara ise "parsiyal" nöbetler adı veriliyor ve bu nöbetler tüm beyine yayılarak generalize nöbete dönüşebiliyor. Parsiyel nöbetler belli bir alanda sınırlı kaldığında bunlara basit nöbetler adı veriliyor ve bu nöbet sırasında bazen hastanın işitmesi ve görmesi bozuluyor, midesinde sorunlarla karşılaşabiliyor. Hastanın yaşadığı bu tabloya Aura adı veriliyor ve bu öncü bulgulardan sonra, bir kol ve bacakta kasılma, ağız kenarında çekilmeler gözleniyor. Bu nöbet bilinç kaybı olmadan yaşanmasına karşın, nöbetler bilinçte değişiklik oluşturacak şekilde gelişirse kompleks parsiyel nöbetten bahsediliyor. "Kompleks parsiyel" nöbetler komplike motor hareketlerle seyrediyor. Nöbet sırasında hasta sersemlemiş ve bilinci bulanmış bir görüntü oluşturuyor. Dr. Hikmet Uluğ, kompleks parsiyal nöbet yaşayan hastanın davranışları hakkında şunları anlatıyor: "Hastada nöbet sırasında aniden kalkıp yürüme, anlamsız mırıltılar çıkarma, başın bir tarafa çevrilmesi, çiğneme hareketleri, ellerin ovuşturulması, elbisenin çekiştirilmesi gibi amaçsız hareketler ortaya çıkabiliyor. Ancak çoğu kez nöbet sonrasında hasta yaşadıklarını hatırlamıyor. Çocuklarda bu tür nöbetler gözlerin bir noktaya dikilmesi ve ağız şapırdatma biçiminde ortaya çıkabiliyor. Bazı epilepsi tipleri çocuklukta başlıyor ve erişkinlik döneminde kendiliğinden yok oluyor. Bazı hastalarda ise nöbetler kendiliğinden ortadan kaybolabiliyor. Biri bitmeden diğeri başlayan nöbetler şeklinde gelişen epilepsi tipi ise doğru şekilde tedavi edilmezse ölüme yol açabiliyor."
Nöbetin şekli, şiddeti ve süresi anormal akımın beyinin neresinden çıktığına, hangi yolları kullanarak yayıldığına ve yayılma alanlarına bağlı olarak değişiyor. Nöbet birkaç saniyeden birkaç dakikaya kadar farklı sürelerde yaşanıyor; ve çok ender olarak da nöbet birkaç saat sürüyor. Op. Dr. Uluğ`un verdiği bilgiye göre, bazı hastalar birkaç saatte bir nöbet geçirirken, bazı hastalar ise ayda ya da yılda bir kez nöbet geçiriyor.
TANI YÖNTEMLERİ VE EEG
EEG Üzerine EEG UZERINE SIKCA SORULAN SORULAR Evde EEG çekimi Mümkünmü? EVDE EEG - EEG Üzerine
EEG Randevusu için : Randevu - İletişim - EEG Üzerine
EEG Tanımı ? EEG Üzerine
EEG ZARARLIMI? EEG NASIL ÇEKİLİR? - EEG Üzerine Epilepsi hastalığının tedavisinde nasıl bir yol izleneceği, hangi ilacın kullanılacağı, tedavi süreci ve tedavi sonrası hakkında hastaya bilgi verebilmek için epilepsinin nedenini bulmak ayrı bir önem taşıyor. Bu nedenle epilepsi hastasına bazı tetkiklerin yapılması mutlaka gerekiyor. Epilepsi tanısı için kimi zaman hastanın sadece nöbet öyküsünü dinlemek ve bazı laboratuvar incelemelerinden yararlanmak yeterli oluyor. Ancak bazı hastalarda, beynin incelenmesi amacıyla ileri teknoloji seviyesindeki tanı yöntemlerinden de yararlanmak gerekiyor.
Günümüzde epilepsi teşhisi ve tedavisinin yönlendirilmesinde kullanılan en önemli yöntem olarak tanımlanan EEG (Elektroensefalografi) yöntemiyle ilgili Dr. Üçkardeşler şu bilgileri aktarıyor: "EEG beyin hücrelerinden çıkan elektrik akımlarının yazdırılması esasına dayanıyor. Beynin belli bölgelerinden çıkan akımlar bilgisayarda kaydediliyor ve inceleniyor. EEG`nin yapılmasındaki amaç, hangi beyin bölgesinin ne tip bozuk elektrik yaydığının görülmesi ve takip edilmesidir. EEG ile sorunun merkezi beyinden mi yoksa beyin kabuğundan kaynaklandığını görebiliyor ve buna göre uygun ilacı verebiliyoruz." Ancak bazı hastalarda nöbetler ilaçlarla kontrol edilemiyor, bu durumda hangi ameliyat tekniğine başvurulması gerektiğini tespit etmek amacıyla, beyin dalgalarıyla eşzamanlı olarak hastanın görüntüsünün videoya kaydedildiği EEG Monitorizasyon`dan yararlanılıyor. Hastaların bir bölümünde ise önce beyne elektrod yerleştirilmesi gerekebiliyor. Op. Dr. Hikmet Uluğ, Video-EEG kayıtlama sisteminde beyin dalgaları sürekli yazdırılırken bir yandan da hastanın hareketlerinin videoya alındığını belirterek, "Böylece hekim hastanın nöbetlerini kendi gözüyle görüyor. Bu hareketlerden yola çıkarak nöbetin beynin neresinden başlayıp nasıl yayıldığı anlaşılabiliyor" diyor. Kafanın dışından yapıştırılan elektrodlarla normal EEG çekimine benzer kayıtlamalarla hastaya uygulanacak ameliyata karar verilebiliyor.
EEG kayıtları tüm gün boyunca ve gereğinde günlerce yapılabildiği için hastanın hastaneye yatması gerekiyor. Uzun süreli video monitorizasyon için özel olarak hazırlanan odalarda video kameralar yardımıyla görüntü alınıyor. Monitorizasyon için özel kayıt cihazları kullanılıyor. Bu cihazlar normal EEG cihazlarından farklı olarak hem hasta görüntüsünü hem de EEG dalgalarını eş zamanlı olarak kaydediyor. Daha sonra bu bilgiler bilgisayarlar yardımıyla inceleniyor. Bu işlem sırasında sadece beyin dalgaları ile birlikte gerektiği durumlarda aynı anda kalp atışları, göz hareketleri, kas aktiviteleri, solunum, kan basıncı, kandaki oksijen ve karbondioksit miktarı da kaydediliyor.
NASIL TEDAVİ EDİLİYOR?
Epilepside başlıca iki ana tedavi yönteminden söz ediliyor; birincisi ilaç tedavisi, ikincisi ise cerrahi tedavi. Epilepsinin tedavisi antiepileptik ilaçlarla yapılıyor. Tedavideki temel amaç ise hastanın nöbetlerini mümkün olduğunca kontrol altına almak ve kişinin yaşam kalitesini yükseltebilmek. Çünkü epilepsi hastalarının yüzde 65`inde nöbetler sadece kontrol altına alınabiliyor, bazı nöbetler de tedavi sonucu aura haline dönüşebiliyor. Hasta aurayı hissetse de nöbete dönmüyor. Ancak ilaç ilaçlar hastaların yüzde 20-35`inde yarar sağlayamıyor. İşte o zaman cerrahi tedavinin devreye girmesi gerekiyor.
Cerrahi, Kime Ne Zaman?
Öncelikle belirtmekte yarar var; tüm epilepsi hastaları cerrahi tedaviye aday değil. Operasyon öncesi, "saptanan nöbet tipinde yapılması düşünülen ameliyat etkili mi?", "ameliyat edilmezse hastanın durumu daha kötüye gider mi?" gibi pek çok soruya yanıt aranıyor. Ardından cerrahi tedavinin hastada yarar sağlayıp sağlamayacağı hekim tarafından belirleniyor. Kalıcı ve kesin çözümün sağlandığı epilepsinin cerrahi tedavisinde iki tipte ameliyat yapılıyor; nöbet oluşturan beyin alanlarının çıkartılması ve nöbet yayılım yollarının kesilmesi. Op. Dr. Hikmet Uluğ, günümüzde uygulanan yeni yöntemler ile cerrahi tekniklerin ileri derecede gelişmesi sayesinde bu tedavinin hem erişkinler hem de çocuklarda başarıyla uygulandığına dikkat çekiyor. Uluğ sözlerini şöyle sürdürüyor; "Beyin yarımkürelerini birbirine bağlayarak köprü görevi gören ve korpus kallozum adı verilen yapı, generalize nöbeti olan hastaların uygun olanlarında kesildiğinde, nöbet bir yarımküreye hapsedilmiş oluyor ve böylece hastada nöbet esnasında bilinç kaybı gelişmiyor ya da eskiye oranla daha kısa süreli oluyor. Bu hastalarda nöbetler tam olarak geçmemekle birlikte sıklığı ve şiddeti ileri derecede azaltılarak hastanın normal yaşama dönmesi sağlanıyor. Nöbet yayılım yollarının kesilmesine bir diğer örnek de subpial transection adı verilen ameliyat. Bu ameliyat özellikle nöbetin beynin kritik alanlarından çıktığı durumlarda kullanılıyor.
Böylesi alanların çıkartılması söz konusu olamayacağı için bu bölgede özel aletler kullanılarak, beyne dik bir açıyla 5 mm derinlikte ve 5 mm aralıklarla kesiler yapılıyor. Bu sayede sinir hücrelerinin anormal elektrik boşalmaları bu alanlarda hapsediliyor ve birbirlerini tetikleyerek büyük nöbet oluşturmaları önleniyor. Beyindeki bozuk alanın çıkartılmasına bir diğer örnek de tüm nöbetlerin yüzde 60`ını oluşturan şakak bölgesi ameliyatları. Eskiden beynin şakak lobu genellikle tümüyle çıkartılıyordu. Bu yöntem günümüzde son derece kısıtlı hastada uygulanıyor, geri kalanlarda ise ameliyat öncesi yapılan hassas incelemelerle şakak lobu içindeki amigdal ve hippokampus adı verilen yapılar çıkarılıyor, şakak lobunun geri kalanı korunuyor. Bir diğer ameliyata da birden fazla odağı olan, hiçbir ameliyatın uygulanamadığı ve ilaçların etki etmediği hastalarda başvuruluyor. Boyundan geçen vagus sinirine takılan bir pil aracılığıyla beyne aralıklı uyarılar yollanıyor. Vagus siniri stimülasyonu (VNS) adı verilen bu yöntem günümüzde pek çok hastada başarıyla uygulanıyor."
EEG ÇEKİMİ İÇİN :0532 731 43 85 www.eeguzerine.com Hangi Durumlarda Cerrahi Uygulanıyor?
Nöbetlerin epileptik oldukları kesin olarak bilinmeli. Nöbetler, hasta için uygun olan her türlü epilepsi ilacının uygun dozlarla kullanıldığı halde durdurulamıyorsa. Nöbetler hastanın yaşam kalitesini ciddi olarak bozuyorsa. Alerji, aşırı uyku hali ya da karaciğer-böbrek yetmezliği gibi çeşitli nedenlerle hastaya ilaç tedavisi uygulanamıyorsa. Nöbetleri yapan, ilerleyici ya da dejeneratif bir beyin hastalığı bulunmuyorsa. Nöbetlerin nedeni, iyi huylu çocukluk epilepsilerinden biri değilse. Hastanın ameliyat olmamasını gerektiren organik bir sorunu yoksa. |